Bugün 25 Ekim 2010 Pazartesi. 12 gün sonra evimdeyim ve elimde 2095 adet fotoğraf var. Nasıl başa çıkabileceğimi bilemiyorum. Önce yaklaşık 400 tanesini facebook üzerinden paylaşıma açtım. Benim için fotoğraf oldukça önemli. Kendi fotoğraflarımı biriktirmeyi de çektiğim fotoğrafları paylaşmayı da çok seviyorum. Bu yüzden önceliği facebook'a verdim ki benim yayınlamamı bekleyenler sabırsızlanmasın... Şimdi sıra neler yaşandığını aktarmaya geldi.
12 gün boyunca Kemer'de Grand Haber Otel'de konakladım ve Türk dart tarihinin ilk en büyük organizasyonunda bulunma ve hatta görev alma şansını yakaladım. 13-16 Ekim 2010 tarihlerinde Dünya Dart Federasyonu'nun (WDF) ve Avrupa Dart Konseyi'nin (EDC) düzenlediği Avrupa Kupası'na, Türkiye evsahipliği yaptı. Ardından Türkiye Açık turnuvası düzenlendi ve sonrasında da Türkiye Şampiyonalarının ilk üç ayağı Kemer'de yapıldı. İşte 13-16 Ekim arasındaki Avrupa Kupası:
Gidiş tarihimiz neredeyse 1 sene önce belli olmasına rağmen biz 4 hafta kala karar verdik uçak bileti almaya. Kader herhalde:) Turkuaz havayollarının ilk uçuşunu gerçekleştirmesinden önceydi bileti almamız. Havayolu yeniydi ama uçuş saatleri hem gidiş, hem de dönüş için bize çok uygundu. Dileriz uçar dedik ve biletlerimizi aldık. Benim görevim bu organizasyonda hakemlik yada İngilizce tabiri ile ben "marker"ım. Eşim Mete, Türkiye Bocce Bowling ve Dart Federasyonu'nda darttan sorumlu yönetim kurulu üyesi, eski tabiriyle as başkan. Bugün turnuvanın yapılacağı otelde 17:00'de toplantımız var. 10:40 uçuşu için biletimiz hazır. Ne var ki satın almış olduğumuz biletimizin uçuş saati bize bildirilmeden 14:40'a alınmış. Tesadüfen 2 gün öncesinde öğrendiğimiz için şanslıyız ve tedbiren 12:00'de havaalanındayız. Emre Toros, Barış Bulgun, Eser Tekin ve biz Özdemirciler. Mete ve benim check-in listesinde adımızın görünmemesi dışında sorun yok. Yine de uçağa alınıyoruz ve 14:40'ta kalkıyoruz.
Rötarsız olarak Antalya havaalanına iniyor ve o nemli sıcaklıkla karşılanıyoruz. Ankara'da o serin sonbahar günlerine yeni alışmaya başlıyorduk ki bu değişiklik hepimize sürpriz oluyor. Kemer Belediyesi bu tarihi organizasyonun ev sahiplerinden biri ve görevlilerin ve milli takımların havaalanı ve otel arasındaki transferlerini sağlıyor. Bizi bekleyen transfer aracını hazır görünce seviniyoruz.
Ne var ki bizimle aynı saatlerde inmesi beklenen bir başka uçak rötar yapmış ve bizim onları beklememiz gerekiyor. Bu da yaklaşık 1 saat demek. Bu durumda yetişmemiz gereken toplantıyı kaçıracağımız için yol boyu bizimle tek bir kelime etmeyecek taksi şoförümüzle pazarlık ediyor ve 130,00TL'ye havaalanından Kemer'e yola çıkıyoruz. Otele vardığımızda açık kalan taksimetre 138,00TL gösteriyor ve biz 8,00TL'lik karımızla Kemer Grand Haber resepsiyonuna varıyoruz.
02 ve 03 Eylül'de 312 Lakeside'da yapılan toplantılar ve eğitim neticesinde 32 hakem bu organizasyon için görevlendirilmiş ve 13 Ekim'de saat 12:00'de otele giriş yapmış olmamız kararlaştırılmıştı.
Biz de biletimizi bu koşula göre almış olmamıza rağmen elimizde olmayan aksaklıkla kendimizi ancak 17:15'te otel kapısında buluyoruz. Otele varana kadar birkaç hakem arkadaşıma yaşayacağımız gecikmeyi bildiriyoruz ve vardığımızda koşarak toplantıya katılıyoruz. Hatta odamıza yerleşme işini Emre Toros'a bırakıyoruz. İçeri girdiğimizde tüm hakemleri Sn. Ayhan Ölmezoğlu'nu dikkatle dinlerken buluyoruz. Özür dileyerek dahil oluyoruz. Ayhan Bey biraz kızgın. 17:00'de başlaması gereken toplantı 17:15'te ancak başladığı için endişeli. İşte bu noktadan itibaren başımıza neler geleceğine dair ilk ipucunu alyoruz.:) Hakem odası olarak belirlenen büyükçe bir salona toplantı düzeni verilmiş. Ayhan Ölmezoğlu organizasyonun baş hakemi. Turnuva Direktörü Roy Price; -ki kendisi aynı zamanda Dünya Dart Federasyonu (WDF) Başkanı- ile asistanı ve WDF İletişim sorumlusu Taina Nurmela da toplantıda yer alıyor. Onların kurallarla ilgili anlattığı her ayrıntıyı turnuva koordinatörü Toğkan Edik tercüme ediyor. Sorulan onlarca sorudan, hakemlerin tamamının benimle aynı hissiyatta olduğunu düşünüyorum. (İnsanın işte bu gibi anlarda bazı kötü kelimeleri sarf etmesi o anı anlatmak için daha uygunmuş gibi oluyor:) Ama ben yine de yapmayacağım:) ) Bu iş beni gerçekten çok geriyor. Ben yıllarca hep nazik erkek oyuncu ağırlıklı takımlarda oynama şansı yakaladığım için board tutma konusunda biraz tedirginliğim var. Son 1 senedir de Efes Enfess gibi enfes bir takımın tek bayan oyuncusuyum. Tüm sezon boyunca başta Cumhur, Cenk, abim ve Mami'den yerime board tutma konusunda oldukça çok yararlandım. Çok tecrübeli olduğum söylenemez yani. (Hatta bu düşünce ile bu geceyi uyumadan geçiriyorum.) Toplantı sonunda 4 gün boyunca giyeceğimiz 2'şer adet formalarımız dağıtılıyor ve sonu gelmeyen bir beden tartışmasında buluyoruz kendimizi. Hadi İlhan, giy işte ne bulduysan diyerek son veriyoruz toplantıya ve saat 20:00'de gerçekleşecek açılış törenine hazırlanmak üzere dağılıyoruz.
Saat 20:00'de otelin turnuva boyunca kullanılacak olan balo salonu inanılmaz kalabalık. Sahne çok etkileyici ve gösterişili olmuş. Sponsor Efes Dark'ın bu konuya oldukça çok hassasiyet gösterdiğini biliyorum.
Ülkeler için alfabetik sıra ile koltuklar, sahnenin karşısında ayrılmış durumda.Aynı şekilde biz hakemler için de sahnenin sağında koltuklar hazır. Hakemler için ayrılan koltuklarda Federasyon Başkan Vekili Mutlu Türkmen de yer alıyor. O da açılış için aramızda.Sahneye ilk olarak biz hakemler davet ediliyoruz. Hem heyecanlanıyoruz hem de çok eğleniyoruz.
Ardından ülkeler tek tek sahnede yerlerini alıyorlar. Herkes alkışlarla birbirine hoşgeldin diyor. Fakat en görülmeye değeri Türk milli takımının sahnede yer alması oluyor .Tüm ülkelerin arkasından en son evsahibi ülkenin sunulması adettenmiş. Türk milli takımı ayakta öyle coşkulu karşılanıyor ki duygulanmamak elde değil.
Tören sonrası yabancı misafirlerimizle birlikte otelin zemin katında bulunan barın etrafında yer alıyoruz. Kimimiz de kendini havuz başına atıyor.Elbette sigaranın orada içilebiliyor olması önemli bir etken:)Ertesi günü anlatmaya başlamadan önce turnuvanın formatı hakkında bilgi vermekte de fayda var tabi ki. Turnuvanın temelini ülkeler mücadelesi oluşturuyor. Ülkeler 4 erkek ve 2 bayan milli oyuncu ile temsil ediliyor. İki gün boyunca önce takım erkekler-ki takımlar 4 erkek oyuncudan oluşuyor- sonra çift erkekler ve çift bayanlar sonra da tek erkek ve tek bayan maçları yapılıyor. Oyuncuların topladıkları puanlar ülkeler sıralamasını oluşturuyor. Dolayısı ile milli duyguların öne çıktığı bir davranış sergiliyorsunuz turnuva boyunca. Bu da, bu organizasyonu, uluslararası düzeyde yapılan open yani açık turnuvalardan farklı kılıyor. Oyuncu olarak taşıdığınız yük biraz daha fazla oluyor yani. Aslında tamamı zaten oyuncu olan biz hakemler için ise durum biraz daha farklı. Oyuncuların board tutulması konusundaki hassasiyetini gayet iyi biliyor olmamız işimizi biraz stresli yapıyor.
14 Ekim 2010, Perşembe
14 Ekim 2010, Perşembe
07:30 Neredeyse tüm hakemler kahvaltıda. Ben geceyi birkaç saatlik bir uyku ile geçirdiğim için hem göz kapaklarım ağır hem de kalbim hala heyecandan yerinden çıkacak gibi. Erkek milli takımımız, takım menejeri görevi olan Mete ile birlikte takım kahvaltısında hazır. Bayan milli takımımızın maçları öğlenden sonra olduğu için ortada yoklar. Yemek salonunun her tarafı formaları ile kahvaltı eden oyuncularla ve hakemlerle dolu.
08:30 Hakemler olarak toplantıda hazırız. Ayhan Bey ve ekibi oldukça gergin. Oysa skor kağıtları hazır, maçların saatleri belli. Roy Price ve ekibinin bu konudaki tecrübesi turnuvanın her anında hissediliyor. Biz Türk ekibe de uygulama kalıyor. İş bölümü bu şekilde. Bütün hakemlere günün programı dağıtılıyor. Her hakemin bir numarası var. Ben 10 numaralı hakemim:)) Bunu gün boyu tekrar edip durdum.:) 09:00, 10:30 ve 12:00'de tutacağım 3 maç var programımda. Üçü de erkekler takım maçı. Maçlarını tutacağım grupta Kuzey İrlanda, Avusturya ve Litvanya var. 11 leg üzerinden oynanacak maçların kağıtlarını hazırlıyor ve tam 09:00'da belirtilen board başında hazır oluyorum. İlk maç 9-0 sonuçlanıyor. Ben de uçarak hakem odasına geçiyorum. Skor kağıtlarını teslim ediyorum. Tüm hakemlerin maçı bitince Ayhan Bey tekrar toplantıya çağırıyor bizi ve turnuva direktöründen gelen olumlu tepkileri bize aktarıyor. Evet, ilk turu hepimiz başarı ile atlatıyoruz. Ayhan Bey'in yüzü gülüyor.
Sıra ikinci maçlarda. Kuzey İrlanda takımı oyuncularından Barry Copeland'ın aldığı her leg sonunda gelip beni öpmesi haricinde bir aksaklık yaşamıyorum. O duruma da aksaklık değil belki de şaşkınlık demek gerek tabi:) Gerçi öğlen yemeğinde Mami'nin yanıma gelip Barry'nin onu da leg sonlarında öptüğünü söylemesi, durumu iyice unutulmaz yapıyor:) Erkek milli takımımızın grubunda İngiltere, İtalya ve Norveç var. Maç sonuçları da anlık olarak hakem odasında sürekli konuşuluyor. Takımımız Norveç'i 9-6 skorla yendikten sonra İtalya'ya 9-3 yeniliyor ve ardından da İngiltere'ye 9-2 yeniliyor. Bayan milli takımımızın grubunda ise İsveç ve Belçika var. Onlar da İsveç'e 4-1, Belçika'ya ise 4-3 yeniliyorlar. Hepsinin ellerine sağlık. Oyunculukları ve etik davranışları ile diğer birçok ülkeden farklı ve güzel bir duruş sergiledikleri gözlerden kaçmıyor.Bizleri ellerinden gelen en iyi şekilde temsil ediyorlar.
Salonda hiç alışmadığımız bir gürültü var. Tüm maçlarda seyirci coşkusu inanılmaz. Neredeyse çığlıklar atılıyor. Yapılan tezahürat maç boardunu tutan hakemi etkiliyor ama oyuncuların sesi bile çıkmıyor. Türkiye'ye dartı tanıştıran Roger-Carmen ikilisinin Lord Kinross isimli pub'ında bize öğretilenden çok farklı bir ortam bu. Ne yazık ki halen Türkiye Şampiyonaları ayaklarında, salondaki sessizlik akıl almaz şekilde korunuyor ve bu zaman zaman maç sırasında gerginliğe neden oluyor. Üstelik bu gerginliği bazen uluslararası müsabaka tecrübesi olan oyuncular da çıkartabiliyor. Nedense bu coşkulu ortam biz Türk oyuncularına pek örnek olmuyor.
Salonda hiç alışmadığımız bir gürültü var. Tüm maçlarda seyirci coşkusu inanılmaz. Neredeyse çığlıklar atılıyor. Yapılan tezahürat maç boardunu tutan hakemi etkiliyor ama oyuncuların sesi bile çıkmıyor. Türkiye'ye dartı tanıştıran Roger-Carmen ikilisinin Lord Kinross isimli pub'ında bize öğretilenden çok farklı bir ortam bu. Ne yazık ki halen Türkiye Şampiyonaları ayaklarında, salondaki sessizlik akıl almaz şekilde korunuyor ve bu zaman zaman maç sırasında gerginliğe neden oluyor. Üstelik bu gerginliği bazen uluslararası müsabaka tecrübesi olan oyuncular da çıkartabiliyor. Nedense bu coşkulu ortam biz Türk oyuncularına pek örnek olmuyor.
Öğlen yemeği arası veriliyor turnuvaya. Herkes yemek salonuna koşuyor. 14:30'da maçlar tekrar başlıyor. Ayhan Bey turnuva gidişatından esinlenerek günlük programımızda değişiklik yapıyor ve sabah görev almış 6 hakeme rezerv hakem görevi veriyor. Bunlara ben de dahilim. Yedek hakem olarak tüm öğlenden sonra hakem odasında bulunacağım. Oyunculardan gelebilecek herhangi bir şikayet halinde board hakemi değişikliğine yardımcı olacağız. Bir de 18:30'da yöneteceğim maçım var. Peki madem. Elbet yarın rezerv olmayan hakemlere daha çok maç verirler, bizleri dinlendirirler diye düşünüyoruz. Ertesi sabah elime yoğun programımı alınca yaşayacağım şaşkınlık için hazır değilim yani:)
Rezerv olarak kullanılmama gerek kalmadı. Üstelik Gediz Kalkan da benim 18:30 maçımı yönetebileceğini söyleyince havalara uçtum. Bugün herşey yolunda geçti. Ama o kadar yorgunum ki tarif edemem. Üstelik benden çok daha fazla maç yönetmiş arkadaşlarım var ama ben heyecandan ve stresten olsa gerek çok yorgun düştüm.
Akşam yemeği sonrasında zemin katta bulunan barın etrafındayız yine. Bu gece kareoke gecesi. Sibel ve Utku'yu Pretty Woman parçasında dinliyoruz. Sonra biraz da oyun salonunda vakit geçiriyoruz.
Hakemlerimiz yorgunluktan olsa gerek Ayhan Bey'i gördüğü yerde sıkıştırıyor. Bahattin hakemler için MAR-SEN (Markerlar Sendikası) kurduğunu ve gerekirse grev yapıp otel önünde çadır kurmakla tehdit etse de Ayhan Bey'i ikna etmek mümkün olmuyor. Yarın yine 08:30'da işbaşındayız :) Üstelik yarın organizasyon sahibi olmalarına rağmen Ümit ve abimden de hakemlik konusunda yardım almamız gerekiyor. Ancak bu şekilde yeterli hakem sayısına ulaşabiliyoruz.
15 Ekim 2010, Cuma
07:30 yine tüm hakemler olarak kahvatıdayız.
08:30'da hakem odasında günün programını almak üzere toplanıyoruz. Hakem başına en az 6 maç dağıtılmış durumda. Yani bugün de hepimiz gün boyu görevliyiz. Olsun. Zaten biraz alıştık da. Bugün takımlar müsabakası dahilinde tek bayanlar ve tek erkekler ile çift erkekler maçları yapılacak. Hala heyecanlı sayılırız. Elimizde maç kağıtları ile salona dağılmadan önce herkes birbirine hakem şansı diliyor. Maçın 0'a karşı bitmesi durumu kesinlikle hakem şansı:)
Ben de maç kağıdımı alıyorum ve başlıyorum heyecanlanmaya. Maç Emre Toros-Wayne Warren (Galler) maçı. İlk leg sonuna doğru Wayne 120 kalmışken 120 atıyor ve ben bust olduğunu düşünüyorum:) Oyunu Wayne'in kazandığını belirtmem gerekirken ben önce atılan skor hanesine tire çekip boş bakarak bekliyorum ki Emre Toros atışını yapsın. Sonra arkadan Emre Toros'un sesini duyuyorum: "Pınarcım, bitti." Ben de bitiş hareketini yaparak seyirciyi güldürüyorum. Tabi ki sonrasındaki bütün leglerde dikkatim dağılıyor. Maç 4-0 bitiyor. Belki hakem şansı ama Toros kazanmadığı için hiç sevinemiyorum. Elimde skor kağıdı hakem odasına döndüğümde içerisi şok oluyor. Günün ilk biten maçı olmuş. Adından 4 maç daha yapılıyor ve yemek arası veriliyor.Yemek sonrası 1 maçım daha var. Onu da bitirip hemen kıyafet değişiyorum. Artık sadece seyirciyim. Maçların arasında dolanıyorum. Turnuva salonunu terk edemiyorum. Elimde fotoğraf makinesi ile dolanmayı Kemer'in deniz ve güneşine tercih ettiğime pişman olmayacağımı düşünüyorum. Bu ortam kim bilir bir daha ne zaman yaşanır. Bir süre de turnuva anısına yaptırılan t-shirt ve magnetlerin satışına yardımcı oluyorum.
Bu eğlenceli yemeğin ardından otelin anfi tiyatrosunda gerçekleşen "dance show"a dahil oluyoruz. Şov boyunca Bahattin'in sayesinde biralarımız ayağımıza kadar geliyor. Şovun son kısmında sahneye otelin mutfak ekibi davet ediliyor. Ellerinde tencere kapakları ile tek sıra halinde dans ederek gelen personelin ardında bir de tanıdık sima görüyoruz. Kimdir o diyoruz ki; İlhandır o:) O da kendini atıyor sahneye ve dansı ile bizleri hem şaşkına çevirirken hem eğleniyor hem de eğlendiriyor.
Gecemiz otelin zemin katındaki barın etrafında sonlanıyor yine. Yarın yarı final ve final maçları kaldı. Neredeyse turnuvanın da sonuna yaklaştık.
16 Ekim 2010,Cumartesi
Bugün maçlar 09:00'da başlıyor. Nöbetçi hakemler olan Cumhur Bezirci, Mehmet Sinan, Cenk Avcı ve Arman Uğur dışındaki hakemler bugün kahvaltıya diledikleri saatte geliyorlar.
Önce yarı final maçları başlıyor. Yarı final maçları stage board'da oynanıyor. Salon bu düzene göre düzeltilmiş. Tüm masalar sahneye yönelik hazırlanmış ve geride oturan oyuncular için iki adet beyaz perde hazırlanmış. Salonda neredeyse babam dışında hiçbir Türk seyirci yok:)
Galiba hepimize bu kadar dart dolu iki gün fazla geliyor. Bir kısmımız kendini sahile bir kısmımız da havuza atıyor. Hava o kadar güzel ki. Herkes Ankara'ya nasıl geri döneceğini hayıflanarak düşünüyor.
Saat 16:00'da artık finallerin sonuna geliyoruz. Artık herkes maçları seyrediyor. Federasyon başkanımız Sn.Ahmet Recep Tekcan da bizlere katılıyor.
Sonrasında derhal ödül törenine geçiliyor. Galiba gördüğüm en uzun törendi. Yine coşkuluydu ama gerçekten uzundu. Törenin sunuculuğunu "Little Richard" lakaplı Richard Ashdown yapıyor. Önce biz hakemler yani Markerlar davet ediliyor sahneye. Ayhan Bey'in de yüzünde haklı sevinç ve gururu görmemek elde değil. Toğkan'ın son hamlesi ile ellerimize tutuşturulan boardmarkerları başlıyoruz hep birlikte sahneden seyircilere doğru atmaya. Salonda bir kıpırdanma oluyor ve sonrasında sahneye doğru seyircilerden gelen boardmarkerlara karşı kendimizi koruyoruz. Epeyce hareket kattık ortama:) . Ve işte yine sona gelindiğinde Türk milli takımı çağırılıyor. Yine herkes ayakta alkışlıyor takımımızı. Bütün seyircilerin yüzünde organizasyondan memnuniyeti açıkça okunuyor ve alkışlarla seslendiriliyor. Bu seferki alkışlar gerçekten çok içten. Mete'nin uluslararası organizasyon tecrübelerinden öğrendiğimiz kadarı ile eğer katılımcılar organizasyondan memnun kalmıyorsa bu son alkışta gerçekten hiç de nazik davranmayabiliyorlarmış.
Milli takım sahneden indirilmiyor ve federasyon başkanımız Sn. Ahmet Recep Tekcan ile Kemer Belediyesi Başkanı da tekrar sahneye davet ediliyor. Bu esnada Emre Toros sunucuya yaklaşıyor ve kulağına birşeyler fısıldıyor. Sonrasında milli takım oyuncumuz Utku için doğumgünü şarkısı söylenmeye başlanıyor. Nice mutlu yıllara Utku. İyi ki doğmuşsun.
Bu akşam 20:00'de turnuva yapılan salonda bir gala yemeği yenecek. Salona geldiğimde çok farklı bir hava ile karşılaşıyorum. Süslenmiş yuvarlak masalar 3 gündür dart kokan salona bambaşka bir hava vermiş. Masaların üzerinde hangi ülkeye ayrıldığı belirtilen kağıtlar var. Ali Bağcı elinde liste ile koşturup duruyor. Tüm ülkeler için birer masa ayrılmış. Bir de hakemler ve protokol için ayrılan masalar var. Masalara yerleşmenin ardından hafif bir müzik ile ilk içkilerimizi ve ordövr tabaklarımızı tüketmeye başlıyoruz. Sonra bir anda müzik değişiyor ve yaşlarının 15-17 arasında olduğunu düşündüğüm bir grup genç sahne alıyor. Modern dans ile birleştikleri yerel oyunlarımızı sergiliyorlar bize. Çok da takdir edilesi olduğu söylenemez bu birleşimin ama biz nezaketten ödün vermeden alkışlıyoruz.
Ana yemeklerin servisinin ardından sahnede bir dansöz beliriveriyor. İşte o ana kadar sadece sohbet eden masalar başlıyor teker teker hareketlenmeye. Bu oryantal etkinin sonuçları işte fotoğraflarla ortada:
Gala yemeğimiz canlı müzik eşliğinde devam ediyor ve yine sonrasında zemin katta bulunan bar etrafında buluşuyor ve Utku'nun doğumgünü kutluyoruz. Sonrasında Tolga Bora, Utku'ya doğum günü hediyesi olarak piyanoda birkaç parça çalıyor. Otel yönetimi bizleri uyarana kadar biz de sesimizle eşlik ediyoruz kendisine.
Elbette gecemiz burada sonlanmıyor. Kurt kafası formundaki diskomuza uğramadan gecenin sonlanması mümkün değil. Aslında disko kısmı biraz yalan oluyor. Müzik eşliğinde biraz sallanıyor sonra da diskonun kapısının önünde ellerimizde içkilerimizle sohbeti içerideki coşkulu müziğe tercih ediyoruz.
Pazar günü görevi tamamlanan bazı hakemler ve oyuncular otelden ayrılıyor. Kalanlarla burada bu haftayı birlikte geçireceğiz. Organizasyonun Galler ayağındaki yöneticilerinden Alan Marshall bana birkaç sayfa kağıt veriyor. Bu, dün gece boyunca oyuncular arasında gezdirilen anı defterinin kopyası. Satırları okudukça ürperiyorum. Herkes o kadar memnun kalmış ki organizasyondan. Özellikle hakemlerin bu turnuvayı kusursuz kıldığını söyleyen Alan Marshall'a da mütevazi davranamıyorum. :)
Darryl Fitton: "I have been present at all the Turkish Open events from day 1. and with the start and help you had from Wayne Williams and the Welsh Darts Organisation. May I congratulate you on your fast progression. Perfect "Europe Cup" Perfect People."
Tony O'Shea: "What a fantastic week. Hotel perfect. Staff perfect. Organisation perfect. The best international competition I have played. Would love to come again to World Cup!! Cheers.
Wolfie Martin Adams: "Congrats to all markers for such a professional job. Many Thanks" yazmış lakaplı imzasının üzerine.
İşte böylece bitiyor bütün bu güzel organizasyon. Bu birkaç günü unutulmaz yapanın ne olduğunu dönüp düşündüğümde belki de herşeyin tartışmasız güzel oluşudur diyorum. Belki de organizasyonun tecrübeli ellerde, hakemlerin ise en iyilerinden oluşturulmuş olmasıdır diyorum. Belki de Türk dartçılarının ilk defa bu kadar aynı tarafta ve birlikte hareket etmiş olmalarıdır diyorum. Belki de sadece bir ilk olmasıdır diyorum. Belki de bu kadar düşünmemem gerekir diyorum...:)
Bu organizasyonun sahibi ve parçası olan herkese teşekkürler...
http://www.europeancupdarts2010.com/Organisation.html
Pınar Özdemirci
29.10.2010, Ankara
Redaksiyon için Ceyda Edik ve Mete Özdemirci'ye teşekkürler...
15 Ekim 2010, Cuma
07:30 yine tüm hakemler olarak kahvatıdayız.
Maçların ardından yine akşam yemeğinde buluşuyoruz. Bu akşam Türk yemekleri gecesi. Oldukça çok çeşit var. Çiğ köfte var, mantı var, paçanga böreği var. Bugün annem ve babam da geldiler Ankara'dan. Onlarla güzel bir akşam yemeği yiyoruz. Bir yandan da onlara tüm arkadaşlarımı ve oyuncuları tanıtıyorum. Bu akşama özel olarak yemek yenen terasta bir piyanistimiz var. Öyle bir an geliyor ki bazı hakemler ve Türk oyuncular kendini masaların arasındaki boşlukta dans ederken buluyor. Hatta İlhan Arı'dan bireysel bir dans şovu da geliyor. Bütün yabancı gözler bizim üzerimizde ama umurumuzda değil. Çok başarılı bir organizasyonu alnımızın akıyla tamamlamak üzereyiz. Hakemlerden oluşan halay ile bu anın keyfini çıkartıyoruz. Yarın bütün yarı final ve final maçlarının skorları bilgisayar marifeti ile tutulacak. Nöbetçi hakemlerimiz olacak ama bilgisayarlara güveniyoruz.
16 Ekim 2010,Cumartesi
Bugün maçlar 09:00'da başlıyor. Nöbetçi hakemler olan Cumhur Bezirci, Mehmet Sinan, Cenk Avcı ve Arman Uğur dışındaki hakemler bugün kahvaltıya diledikleri saatte geliyorlar.
Önce yarı final maçları başlıyor. Yarı final maçları stage board'da oynanıyor. Salon bu düzene göre düzeltilmiş. Tüm masalar sahneye yönelik hazırlanmış ve geride oturan oyuncular için iki adet beyaz perde hazırlanmış. Salonda neredeyse babam dışında hiçbir Türk seyirci yok:)
Galiba hepimize bu kadar dart dolu iki gün fazla geliyor. Bir kısmımız kendini sahile bir kısmımız da havuza atıyor. Hava o kadar güzel ki. Herkes Ankara'ya nasıl geri döneceğini hayıflanarak düşünüyor.
Saat 16:00'da artık finallerin sonuna geliyoruz. Artık herkes maçları seyrediyor. Federasyon başkanımız Sn.Ahmet Recep Tekcan da bizlere katılıyor.
Çift bayanlar finalini İrlanda'dan A.De Ward ve C.Breen'e karşı Galler'den J.Gore ve R.Edwards oynuyor. Galler, İrlanda takımını 6-2 yeniyor.
Çift erkekler final maçını ise iki İngiliz takımı birbirine karşı oynuyor. M.Adams ve S.Waites'den oluşan takım, D.Fitton ve T.O'Shea'dan oluşan takımı 6-4 sonuçla yeniyor.
Tek bayanlar finali Francisca Hoensealer ve Juli Gore arasında oynanıyor ve Hoensealer rakibini 7-5 yenerek şampiyon oluyor. Galiba 4 legine de 180 atarak başlıyor.
Tek erkekler finalini Martin Philips, Will v/d Wiel karşısında 3'e karşı 7 skorla alıyor.
Son olarak coşkulu bir erkek takımlar müsabakası seyrediyoruz. Belçika Hollanda'yı 9'a 5 yeniyor.
Sonrasında derhal ödül törenine geçiliyor. Galiba gördüğüm en uzun törendi. Yine coşkuluydu ama gerçekten uzundu. Törenin sunuculuğunu "Little Richard" lakaplı Richard Ashdown yapıyor. Önce biz hakemler yani Markerlar davet ediliyor sahneye. Ayhan Bey'in de yüzünde haklı sevinç ve gururu görmemek elde değil. Toğkan'ın son hamlesi ile ellerimize tutuşturulan boardmarkerları başlıyoruz hep birlikte sahneden seyircilere doğru atmaya. Salonda bir kıpırdanma oluyor ve sonrasında sahneye doğru seyircilerden gelen boardmarkerlara karşı kendimizi koruyoruz. Epeyce hareket kattık ortama:) .
Bizlerin ardından turnuvaya emek veren sponsorlara plaketleri veriliyor. Bunların içinde en büyük alkış önce Efes Dark'a, sonra As Başkan Mete Özdemirci'ye ve Başkan A. Recep Tekcan'a geliyor. Grand Haber Otel'in Genel Müdürü ve Kemer Belediyesi Başkanı da alkışlanıyor elbette. Kemer Belediyesi Başkanının yaptığı konuşma Mehmet Sinan'ın yardımı ile tercüme edilerek yabancı misafirlerimize aktarılıyor. Ne var ki başkanın, yapılan bu organizasyon sayesinde, Avrupa Birliği'ne Türkiye'den önce Kemer'in girdiği yönündeki ifade Mehmet Sinan'ın o başarılı tercümesini bile zorluyor.
Her kategorideki finalistlerin kupalarını almalarının ardından katılımcı 28 Avrupa ülkesinin her biri tek tek sahnede yerlerini aldı ve Kemer Belediyesi'nin hediyeleri olan fincanlar kendilerine takdim edildi, fotoğraflar çekildi.
Milli takım sahneden indirilmiyor ve federasyon başkanımız Sn. Ahmet Recep Tekcan ile Kemer Belediyesi Başkanı da tekrar sahneye davet ediliyor. Bu esnada Emre Toros sunucuya yaklaşıyor ve kulağına birşeyler fısıldıyor. Sonrasında milli takım oyuncumuz Utku için doğumgünü şarkısı söylenmeye başlanıyor. Nice mutlu yıllara Utku. İyi ki doğmuşsun.
Sonra sahneye bu güzel organizasyonu bize yaşatan Anatolians Group ve UBP Organization'dan Wayne Williams çağırılıyor ve onlar da ayakta alkışlanıyorlar. Alkışı çoktan hakettiler. Anatolians Group'un benim hayatımdaki yeri oldukça farklı. Tolga Bora benim abim. Ali Bağcı, benim 22 yıllık ikinci abim. Ümit Uygun da 17 yıllık dostum. Bu durumda onlarla ilgili yazacaklarımın arkasındaki sebeplerin taraflı olacağını düşünebilirsiniz ama açıkçası bu organizasyon, Türk dartının gördüğü en büyük organizasyondu ve hiçbir aksaklık yaşanmadı. Herkes herşeyden memnundu. Tony O'Shea ve Darryl Fitton gibi iki iyi ve tecrübeli dart oyuncusu bana bu şampiyonanın bugüne kadar gördükleri içinde en iyisi olduğunu söyledi. Üstelik de ben hiçbir şey sormadan. Dolayısı ile onların ellerine sağlık. Onlar bu işi iyi yaptıklarını ve sadece yurt içi organizasyonları değil uluslararası bir organizasyonu da ne derece iyi yapabildiklerini hepimize gösterdiler. Darısı daha nicelerinin başına...
Artık törenin sonu geliyor ve organizasyonun resmi olarak kapatılması için Federasyon As Başkanı Mete Özdemirci çağırılıyor. Mete de önce biz hakemlere, sonrasında Anatolians Group'a ve Galler'den bizlere yardımını hiç eksik etmeyen dostlarımıza teşekkür ederek şampiyonayı kapatıyor.
Mete'yi EDC toplantısına katılmak üzere bırakıp kendimizi havuz kenarına atıyoruz. Onun işi daha bitmedi. Toplantı sonrasında Mete, ağzı kulaklarında katılıyor aramıza. Sürekli diğer ülkelerden alınan övgüleri bizimle paylaşıyor ve 2012 yılında Almanya'da gerçekleşmesi planlanan Avrupa Şampiyonasına belki de Türkiye'nin evsahipliği yapma ihtimalini bizimle paylaşıyor.
Bu akşam 20:00'de turnuva yapılan salonda bir gala yemeği yenecek. Salona geldiğimde çok farklı bir hava ile karşılaşıyorum. Süslenmiş yuvarlak masalar 3 gündür dart kokan salona bambaşka bir hava vermiş. Masaların üzerinde hangi ülkeye ayrıldığı belirtilen kağıtlar var. Ali Bağcı elinde liste ile koşturup duruyor. Tüm ülkeler için birer masa ayrılmış. Bir de hakemler ve protokol için ayrılan masalar var. Masalara yerleşmenin ardından hafif bir müzik ile ilk içkilerimizi ve ordövr tabaklarımızı tüketmeye başlıyoruz. Sonra bir anda müzik değişiyor ve yaşlarının 15-17 arasında olduğunu düşündüğüm bir grup genç sahne alıyor. Modern dans ile birleştikleri yerel oyunlarımızı sergiliyorlar bize. Çok da takdir edilesi olduğu söylenemez bu birleşimin ama biz nezaketten ödün vermeden alkışlıyoruz.
Darryl Fitton: "I have been present at all the Turkish Open events from day 1. and with the start and help you had from Wayne Williams and the Welsh Darts Organisation. May I congratulate you on your fast progression. Perfect "Europe Cup" Perfect People."
Tony O'Shea: "What a fantastic week. Hotel perfect. Staff perfect. Organisation perfect. The best international competition I have played. Would love to come again to World Cup!! Cheers.
Wolfie Martin Adams: "Congrats to all markers for such a professional job. Many Thanks" yazmış lakaplı imzasının üzerine.
İşte böylece bitiyor bütün bu güzel organizasyon. Bu birkaç günü unutulmaz yapanın ne olduğunu dönüp düşündüğümde belki de herşeyin tartışmasız güzel oluşudur diyorum. Belki de organizasyonun tecrübeli ellerde, hakemlerin ise en iyilerinden oluşturulmuş olmasıdır diyorum. Belki de Türk dartçılarının ilk defa bu kadar aynı tarafta ve birlikte hareket etmiş olmalarıdır diyorum. Belki de sadece bir ilk olmasıdır diyorum. Belki de bu kadar düşünmemem gerekir diyorum...:)
http://www.europeancupdarts2010.com/Organisation.html
Pınar Özdemirci
29.10.2010, Ankara
Redaksiyon için Ceyda Edik ve Mete Özdemirci'ye teşekkürler...
eline sağlık pisicik : )
YanıtlaSilbu yazı da çok güzel olmuş, ellerine sağlık :)
YanıtlaSilÇok güzel yazmışsın pisi:)))) Ellerine sağlık :))) Fotolar da her zamanki gibi mükemmel :))))))
YanıtlaSilEda Erdem Kemaoğlu
Sevgili Pınar Hanım,
YanıtlaSilÖyle canlı, öyle sahici ve yalın ki anlatımınız sanki tüm seyahatlerde sizinle imişim gibi lezzet aldım.
Evliya Çelebi ve Hikmet Feridun Es'ten sonra en güzel seyahat yazılarını da kimin yazdığı , çağdaş seyahat yazarının kim olduğu belli oldu. Gözleminize, elinize emeğinize sağlık kutluyorum. Merâl ESER
(sizin cemaatten Eser TEKİN'in ihtiyar annesi)
Sn. Meral Eser, övgüdeki cömertliğinize layık olabilmeyi diliyorum. Nazik görüşleriniz için teşekkürler. Pınar Özdemirci
YanıtlaSil